Dünya genelinde Covid-19 virüsünün yarattığı etkiler tüm şiddetiyle sürüyor. Bu süreçte küresel pandeminin önlenmesi, hastalanan insanların tedavi edilmesi, ölüm oranlarının düşürülmesi ve gerek koruyucu gerekse tedavi edici olan ilaç ve aşıların geliştirilmesi insanlığın merakla beklediği konular olacak. Böylece yenidünya düzeninde teknoloji yönetimi çağımızın en önemli konularından biri haline gelecek.
Salgının ne zaman kontrol altına alınacağı tam olarak söylenememekle birlikte bilimsel çalışmalara dayalı bazı tahminlerde bulunuluyor. İngiltere ve Fransa’nın bazı önde gelen yayın organlarında yayımlanan bilimsel makalelerde pandeminin en geç Latin Amerika ve Afrika ülkelerinde kontrol altına alınacağı tahmin ediliyor. ABD’de durum ciddiyetini koruyor. Öyle görünüyor ki en az birkaç ay daha adı pandemiyle anılmaya devam edecek.

Salgının Önlenmesi
Bilim insanları, tedavi edici aşının kullanımına aralık ayında kitlesel olarak başlanabileceğini düşünüyor. Bir yandan da Covid-19 virüsü mutasyon geçirmeye devam ediyor.
Çin anakarasında başlayan süreç tüm Dünyada yaşanmaya devam ediyor. Bu doğrultuda tüm Dünyada toplumsal, ekonomik, siyasal, kültürel ve elbette teknolojik çerçevede önemli değişimler gerçekleşiyor. Böylece yenidünya düzeninde teknoloji yönetimi giderek daha fazla önem kazanıyor.
Küresel Uyanış Ya Da Yeni Başlangıç
Bu öngörülere bakıldığında küresel uyanışın şafağının 2021 bahar aylarında olacağı tahmin ediliyor. Bu süreçte ekonomik krizin sonuçları iyice belirginleşecek ve bazı alanlarda ortaya çıkan hasar daha net şekilde saptanabilecek. Öncelikle pandeminin ilk ortaya çıktığı ülke olan Çin’e bakıldığında virüsün ekonomik büyümeye etkisinin yıl genelinde yüzde
0,5 puan civarında olacağı tahmin ediliyor. Ancak Çin ekonomisinin 1 puandan daha fazla kayıp yaşayacağını düşünenler de var. Bazı uluslararası finans kuruluşları, “küresel ekonominin” virüs kaynaklı yaşayabileceği büyüme kaybının yaklaşık 0,02 ile 0,4 puan civarında olacağını söylüyorlar.
En Fazla Etkilenecek Ülkeler
Covid-19 krizi tüm ülkeleri etkilemekle birlikte aşağıda belirtilen ülkelerin en çok etkilenecek ülkeler olacağı öngörülmektedir:
Hong Kong
Finansal açıdan Çin’e bağlı olan Hong Kong, virüsten en fazla etkilenen merkezlerin başında geliyor.
İhracatçı Ülkeler
Çin’in yavaşlaması daha az ithalat yapacağı anlamına geldiği için bu durumdan Brezilya, Hindistan ve Avustralya gibi ihracatçı ülkeler de çok etkilenmektedir.
Avrupa Ülkeleri ve ABD
Avrupa’da ise İtalya ve İspanya başta olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde büyük bir sarsıntı yaşanmaya başladı. .Yaşanan küresel kriz kaynaklı sorunlar ve beklentilerdeki bozulma, ABD ve çeşitli Avrupa ülkelerini çok olumsuz etkiledi. Tanınan uluslararası finans kuruluşları, virüsün AB ülkeleri arasında en fazla İtalya’yı, ardından da İspanya ve Alman ekonomisini vuracağını tahmin ediyor.
Güney Kore
Birçok ara malında Çin’e bağımlı olan Güney Kore’de büyüme, virüsün etkileri nedeniyle yıllık düzeyde beklenenden 0,4 puan daha düşük gelebilir.
Ayrıca yukarıda belirtilenlerin yanı sıra tüm Dünya genelinde 2020 virüs pandemisinin perakende sektörünü de olumsuz etkileyeceği görüşü vurgulanmaktadır. Dünyadaki perakende mağazaları, ürün tüketiminin birçok ürünün arzını aştığını ve bunun sonucunda da boş perakende raflarının ortaya çıktığını belirtiyorlar. Online tedarik zinciri eskisinden çok daha aktif hale gelirken hizmet sektöründeki birçok alanda büyük ekonomik kayıplar yaşandı.

Yeni Dünya Düzeni ve Yeni İş Evreni
Böylece yeni dünya düzeni büyük bir değişim içerisindedir. Önümüzdeki süreçte beklentiler, yeni projeler ve fütüristik öngörülere ilişkin daha kapsamlı analizler yapılacaktır. Ancak yeni dünya düzenine ilişkin öngörülerin, tahminlerin bazı konularda şimdiden dile getirilmeye başlandığını görüyoruz. Büyük bir dinamizm sonrasında ortaya çıkacak yeni dünyada siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel olgularda büyük bir değişim yaşanmaktadır. Bu doğrultuda yeni dünya düzeninde teknoloji yönetimi, üzerinde en çok konuşulan konuların başında gelmektedir.
Bazı uzmanlar, yerelleşen üretim tesislerinin artacağını ve dışa daha az bağımlı üretim modellerinin inşa edileceğini belirtmekteler. Bir süre küresel ticarette hızlı değişimlerin görülmeyeceği, büyük ve orta ölçekteki ekonomilerin “içe dönük” modelleri tartışmaya başlayacağını düşünmekteler. Gelişmiş Batılı ülkelerde korumacı önlemler ve küreselleşme karşıtlığı artmaktadır.
Bunun bir yansıması olarak da Amerikan ve Avrupa merkezli bazı çokuluslu şirketlerin fabrikalarını kendi ülkelerine kaydırmaya yönelik planlamaları söz konusu olmaktadır. Bu üretim aktarımının gerçekleşmesini kolaylaştırmak için fabrikalarda düşük ücretli mavi yakalı çalışanlara olan ihtiyaç azalabilir. Böylece akıllı robotların kullanımı sanılandan çok daha hızlı yaygınlaşabilir.
Alışkanlık ve Değerlerde Değişim
Birçok tanınmış sosyal bilimci, alışkanlıklarımızda ve değerlerimizde kalıcı değişikliklerin yaşanacağı bir dönemin gerçekleşeceğini söylüyor. Böylece alışkanlıkları değiştirmenin sistemde bir şok etkisi yaratacağı, insanların şok etkisiyle farklı eylemlerde bulunmaya zorlanacağı, yeni alışkanlıklar oluşmaya başlayacağı belirtiliyor. Bunun uzun sürmeyeceği, birkaç ay içerisinde hızlı bir değişim yaşanacağı ve bunun işaretlerinin gelmeye başladığı belirtiliyor. Birçok uluslararası araştırma kuruluşu ve bilim insanı, dijital teknolojilerin daha da belirgin hale geleceğinin altını çiziyor.
Salgın Sonrası Gelişmeler
Salgın sona erdiğinde, genel kabul gören görüşlere göre, küresel ticaret devam edecek ve daha da güçlenecek. Tedarik zincirindeki bozulmalar geçici olacak. Ayrıca lojistik alanında yenilikler ve atılımlar gerçekleşecek.
Küresel Liderlik
Bu süreçte uluslararası ölçekte, siyasal ilişkilerde, küresel sistemde neler olacağı da tartışılmaktadır. Bu tür soruların cevabının araştırılması bağlamında konuşulanlar arasında ABD’nin küresel liderliğinin sorgulanması önde gelmektedir. Avrupa’daki müttefiklerine danışmadan birçok konuda kapılarını kapatan, sadece kendisine ilişkin önlemleri öne çıkaran ABD’nin Dünya liderliği fırsatını kaçıracağı öngörülmektedir.
Böylece Çin gibi aktörlerin kendi küresel rollerini tekrar konumlandırarak, yenidünya düzeninde teknoloji yönetimi konusunda yaptığı atılımlarla liderlik için daha keskin çıkışlar yapabileceği belirtilmektedir. Öte yandan, uluslararası kurumların var olan teknolojik kapasite ve kriz yönetimi konusundaki zayıflıkları nedeniyle yeniden yapılandırılmalarının söz konusu olabileceği vurgulanmaktadır. Elbette bu tür senaryoların tümü, yeni bir politik küresel sistemin önünü açabilir. Umarız bu süreçte Dünya ülkeleri daha adil ve gelişmiş bir evrenin kapılarını açabilir.